Alyssa Monks

Painter / Bak 16
www.alyssamonks.com

English

New York City has so much character and grit I don’t know anywhere else quite like it. Not sure where else I’d really belong, although I could live a year almost anywhere I think.

Türkçe

New York kadar karakterli bir şehir daha görmedim. Aslında her yerde 1 yıl kadar yaşayabilirim ama yine de kendimi başka hangi şehre bu kadar ait hissederdim bilmiyorum.

Titles that name your paintings are as direct, transparent, and steep as the work itself. Is that a coincidence or a part of a concept?

I try to title my work simply and directly as to not influence the perception of the work.

When your work is almost impossible to detach from a photograph, it also has a high level of creativity, and holds extreme artistic gestures within itself. As we describe Alyssa Monks, "Photorealist" as a tag feels weak and almost out of context to us. How do you assess that?

Usually once a person sees the work in person they no longer compare the work to photographs. The compressed 3x5 jpeg on a screen doesn't convey the loose and heavily painted surface that isn't tight and smooth in finish like a photorealistic painting. I wouldn't label myself as a photorealist, as I'm sure a really good photorealist would be insulted.  it is not my intention to recreate a photograph, but rather create a dynamic and luscious surface of delicious paint that pushes and pulls its way into a slowly disintegrating illusion the closer you get to it.

In a majority of your paintings we recognize the figure's interaction within the borders of the canvas. It appears that the steam from figure's breath, the water dripping down the figure's skin and the figure's body all contact the surface of the painting. Is there any ground behind this observation, and what would it be?

Yes. The work lately has been focused on the surface uninterrupted from edge to edge.

Looking at your work in a time line, your earlier works, such as, "Touch", "Undercurrents 3", "Breath" and "Surface" specifically, seem more abstracted from all other works especially the recent ones. Have you intentionally walked away from that style over time?

Those pieces were part of an underwater series I had done a few years ago as part of this evolution of a water series. I was experimenting with the distorted reflection that the under-surface of the water creates. I may revisit this vantage point, but it was the initial break into a more abstract way of looking at the form. From there I worked on a more subtle way of disintegrating the form using islands of steam and water droplets to fracture the illusion.

You are mainly using female figures, painting their absolute private moments. Is there any conceptual or artistic reason for that?

I am a woman and I understand what it feels like to inhabit a woman's skin. I paint what I know. Occasionally I paint men too, but I don't feel quite as connected as I do when painting a woman.

You have a unique style that dominates majority of your paintings. What becomes the challenge, creates the drive from one painting to another?

I'm been adding more elements and filters between the viewer and the subject and straying further and further from a clean realistic illusion. I like to create moments where the illusion and abstraction are in a bit of tension within the same picture.

Are you interested in independent cinema? What kind of movies and which directors do you like most, in terms of visual comprehension?

I've loved David Lynch films, as well as Todd Solondz films, of course, Pedro Almodóvar, some of the most beautiful films I've ever seen are the Godfathers I and II, Mulholland Drive, Amelie, American Beauty, Cinema Paradiso, Requiem For a Dream.

Does music inspire you?

I try and save it for the last part of the day, especially at the end of a painting, like a celebration as I get closer to finishing. I'm open to new music though, just don't have time to research it much. Mostly I listen to NPR and archives of stories or podcasts.

Theme of our current issue is 'City'. In what ways does New York City motivate you? If it did not exist on the world map, where would you rather live?

New York City has so much character and grit I don't know anywhere else quite like it. Not sure where else I'd really belong, although I could live a year almost anywhere I think. I would probably pick somewhere abroad though, maybe just outside a major city like Amsterdam or rome or even somewhere I've never been. But New York is so versatile, and so unpredictable. It can wear you down if you let it, so you have to keep it fresh and not get sucked into the stress. But NY has so many sides to it, its like 10 cities in one.

Resimlerinizin isimleri de tıpkı kendileri gibi olabildiğince direkt, şerfaf ve yalın. Bu bir tesadüf mü, yoksa konseptin bir parçası mı?

İnsanların algısına müdahale etmemek için çalışmalarıma basit isimler veriyorum.

Bir yandan resimleriniz, fotoğraflardan zor ayırt edilebilecek kadar gerçek, diğer yandan da son derece yaratıcı ve içinde birçok artistik dokunuş içeriyor. Alyssa Monks'u tanımlarken 'hiperrealist' ifadesini kullanmak bize biraz yetersiz geliyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çalışmalarım, çıplak gözle bakıldığında 'foto-gerçekçi' sıfatını zaten kaybediyor. İnsanlar orijinalleri gördüklerinde, fotoğrafla karşılaştırmaktan vazgeçmiş oluyorlar. Sıkıştırılmış, küçük web imajları, fırça darbelerini, dokuları ve boya kalıntılarını gösteremiyor.

Ben kendimi 'hiperrealist' olarak değerlendirmiyorum. Ayrıca çok iyi bir hiperrealist sanatçı da bu tanımı duyarsa kendini aşağılanmış hissedebilir. Benim amacım bir fotoğrafı yeniden yaratmak değil, dinamik ve keyifli bir resim tadı yakalayarak, o resmin, kendisine yaklaşıldığında yavaşça parçalara ayrılan bir ilüzyon oluşturması.

Eserlerinizin birçoğunda, figürlerin, tuvalin sınırlarıyla etkileşim içinde olduğunu gözlemliyoruz. Karakterlerin nefesiyle oluşan buhar, teni üzerinden akan damlalar, vücudunun yüzeye değme etkisi… Bu gözlemin bir geçerliliği var mı?

Evet var. Bu son çalışmalar, kenardan kenara hiç kesintiye uğramayan yüzeylere odaklandığım işler.

Çalışmalarınızın zaman içindeki gelişimine baktığımızda, 'Touch', 'Undercurrents 3', 'Breath' ve 'Surface' gibi eski işlerinizde daha soyut bir anlayışa tanık olurken, son zamanlarda daha gerçekçi bir ifade şekline döndüğünüzü görüyoruz. Soyut tarzdan bilinçli olarak uzak durmaya başladığınızı söyleyebilir miyiz?

O resimler, birkaç yıl önce 'Suyun Evrimi' konusuna bağlı olarak yaptığım su altı çalışmalarıydı. Suyun yarattığı dağınık yansımaları deneyimlemiştim. Formları daha soyut biçimde görebilme yolunda attığım ilk adımdı. Oradan hareketle, gerçek formları buhar etkileri ve su damlalarıyla gerçekten bir ölçüde ayırma yoluna gittim.

Çoğunlukla kadın figürlerini kullanıyor ve bu figürlerin özel anlarını resmediyorsunuz. Bunun altında özel bir bakış açısı ya da sanatsal bir sebep var mı?

Ben bir kadınım ve kadın vücudunun içinde yaşamanın ne olduğunu biliyorum. Bildiğim şeyin resmini yapıyorum. Tabii bazen erkekleri de resmediyorum ama kadın figürlerini yaparkenki kadar rahat içselleştiremiyorum.

Çalışmalarınızın çoğuna hakim olan özgün bir tarzınız var. Resim yapma konusundaki motivasyonunuzu nereden alıyorsunuz?

Zamanla, izleyici ve konu arasına yeni elemanlar ve filtreler ekliyor ve resimlerimi bu yolla sıradan, gerçekçi bir ilüzyondan daha da uzaklaştırıyorum. Aynı resmin içinde hem ilüzyonun, hem de soyutluğun iç içe olduğu anlar yaratmayı seviyorum.

Bağımsız sinema ile ilgileniyor musunuz? Hangi yönetmenler ve ne tür filmler görsel bakış açınıza daha çok uyuyor?

David Lynch, Todd Solondz ve tabii ki Pedro Almadovar'ın filmlerini beğeniyorum. Bugüne kadar izlediğim en iyi filmler arasında Baba I ve II'yi, Mullholand Drive'ı, Amelie'yi, Amerikan Güzeli'ni, Cinema Paradiso'yu ve Bir Rüya İçin Ağıt'ı sayabilirim.

Peki müzik size ilham veriyor mu?

Çoğunlukla onu günün son bölümüne saklıyorum. Hatta daha çok bir resmin sonuna… Bitirmeye yakın olduğumda kendime verdiğim bir ödül gibi. Yeni müzik türlerine her zaman açığım, ama malesef keşfetmek için fazla zamanım yok. Çoğunlukla NPR'ı, bazı hikayeleri ve çeşitli podcast'leri dinliyorum.

Bak Dergisi'nde 16. sayının konusu 'Şehir'. Yaşadığınız şehir olan New York sizi ne şekilde motive ediyor? Dünya haritasında New York diye bir yer olmasaydı nerede yaşamayı tercih ederdiniz?

New York kadar karakterli bir şehir daha görmedim. Aslında her yerde 1 yıl kadar yaşayabilirim ama yine de kendimi başka hangi şehre bu kadar ait hissederdim bilmiyorum. Sanırım dışarıda bir yer seçerdim. Metropollerin dışında… Amsterdam ya da Roma gibi… Belki daha önce hiç bulunmadığım bir yer de olabilir.

New York o kadar değişken ve sürprizlerle dolu bir şehir ki, izin verirseniz sizi çok fazla yıpratabilir. O yüzden sürekli taze kalmalı ve strese kendinizi kaptırmamalısınız. Gerçekten çok farklı… 1 şehrin içine 10 şehir birden sıkıştırılmış gibi.