Branislav Kropilak
Photographer / Bak 14
kropilak.com
English
Türkçe
Without using faces or expressions, you make your viewers feel very different things, like emptiness, loneliness, excitement, fear, mystery and more... Why and how did you decide to shoot subjects such as garages, lobbies and factories? What is the main idea behind your style?
I was always attracted by those kind of things, ever since I was a child, I just loved sceneries that were unattractive to most people. For me they simply represented the true heart of the places I visited. For instance, if you live in Paris, you'll obviously get to see the Eiffel tower, but you'll most likely be seeing an underground garage or industrial neighborhood much more often... And that's basically the idea. Of course, every series has it's own personal concept and very different approach, but in the end all my work is connected as a complex study of our environment. I guess the fact that I grew up and lived in many industrial cities throughout my life has something to do with my obsession for "ugly" things.
Academies are the places where you learn something that you'll never forget. Every art student remember some specific statements from university years. As a young photographer, studied in two schools, Private Academy of Fine Arts in Slovakia and Institute of Digital Photography in Czech Republic, do you have that kind of 'key points' that you'll never forget in your professional career?
Honestly, I am not a big fan of statements because I am more of a "let the imagery do the talking" person. The visual side of things was always the one that interested me in the first place and from all the visual styles we've learned about, minimalism was I think the one that influenced me the most. In fact, the whole 'less is more' philosophy just grew on me over the years.
You were born in Slovakia, spent most of your childhood in Belgium, studied in Czech Republic and now, you live and work in that country. You exhibited your works in both solo and group shows in all around Europe and United States. As a person who traveled a lot for many years, how do you evaluate the future of the visual arts in the world? In your point of view, what kind of art environment will the people experience in 2050?
I suppose that there will be less material used in general. Perhaps there will come a day when paintings won't be on canvases anymore and sculptures will just be some holographic 3D models. The form will change over time, that's for sure. We've just recently entered the digitalization era and I believe it is a serious milestone for human kind as we will eventually let go of all material forms in the future. It is hard to tell how will art look like in 40 years, because even if it isn't such a long period I cannot predict the situation of the world at that very moment. Anyway, no matter the form nor the looks, art will always be present as a reflection for our society.
In some of your works, especially the Landings series, you create a unique atmosphere that doesn't seem like it's belonged to this world. If you had limitless budget, in which place and in what way would you prefer presenting your images to your viewers?
That mainly depends on the series that I would be showing, but I can imagine an exhibition at the top of building in a city like NY or Tokyo at night, with the pictures projected in enormous sizes, all literally floating in the air a step further from the edge of the roof. There would be no need for lightning because the images would be bright enough and therefore their presence would strengthen the atmosphere of the works. And it would also look pretty cool from the streets ;)
Artists who involve in contemporary photography are usually trying to create new things in video field. Are you planning to make a short movie or a video project?
I am interested in many other mediums besides photography. I draw, I paint, I make music and lately I found myself doing sketches with ideas for sculptures and installations, but to be honest video art never really appealed to me. I don't know if I didn't get the chance to see the right pieces but to a very few exceptions (mostly parts of more complex installations), I always found them to be a bit dull. On the other hand, I was always attracted by cinematography, I even did a short film back in the days. I definitely plan on coming back to it some day, but I don't want to underestimate the necessary skill and experience to bring something truly original.
Imagine that there is a country named 'Branislav Kropilak'. What would it look like, what kind of flag would it have?
It would be a huge sunny island with lots of sandy beaches, snowy mountains, thick forests, etc. The national sports would be all kinds of "creative" freestyle sports like snowboarding, skiing, surfing, etc. There would be people from all over the world and we would cherish the best from all cultures. The most money would be invested in astronomy and research and the flag would be white from one side and black from the other.
What kind of movies do you like and which film directors do you find closer to yourself in terms of visual comprehension?
I could spend hours writing down what I like about this and that director and why is this or that movie so special. So I'll just give you my 10 favorite directors and that should tell you plenty about the visual character I like: Christopher Nolan, Jim Jarmush, Joel & Ethan Coen, Martin Scorcese, Milos Forman, Richard Linklater, Spike Jonze, Terry Gilliam, Vincent Gallo, Woody Allen.
One of our previous guest artists, talented photographer Nicholas Routzen says; "Regardless of all the disasters and problems that may be going on in the world, there are always moments of happiness found in those dark areas." Do you agree with Mr. Routzen's optimistic thoughts or are you thinking the opposite? From what kind of perspective are you evaluating the future of our world?
Yes I agree, because there is always a positive in the negative and a negative in the positive. Anyway, I am also an optimist and I do believe in a bright future, but at the same time I realize that it won't be without any costs.
Theme of our current issue is '2'. What does this number mean to you? What comes to your mind when you think about 'two'?
'Two' reminds me of the Chinese Yin Yang philosophy. That everything has two sides, one "positive" and one "negative" and that they simply wouldn't work one without the other.
Yüzleri veya ifadelerini kullanmadan izleyicilerinize çok farklı duygular yaşatabiliyorsunuz. Boşluk hissini, yalnızlığı, heyecanı, korkuyu, gizemi ve dahasını... Garaj, lobi ve fabrika gibi mekanları fotoğraflamaya nasıl ve ne şekilde karar verdiniz? Tarzınızın arkasındaki ana düşünce neydi?
Çocukluğumdan beri o tür şeyler hep ilgimi çekmiştir. Çoğu insana etkileyici gelmeyen mekan ve manzaralardan etkilenirim. Benim için o görüntüler, ziyaret ettiğim o mekanların gerçek ruhunu, kalbini yansıtır. Örneğin Paris'te yaşıyorsanız Eiffel Kulesi'ne mutlaka gitmişsinizdir, ancak yerin altındaki bir garajı ya da bir sanayi sitesini daha sık görüyorsunuzdur. İşte temelde benim de fikrim buydu. Tabii ki her serinin kendine özel bir anlamı ve çok farklı tarafları var ancak sonunda benim çalışmalarım, çevremizin karmaşık bir etüdü gibi birbirlerine bağlanıyorlar.
Sanırım asıl olay, büyüdüğüm ve yaşamakta olduğum yerlerin sanayi şehirleri olması dolayısıyla bu 'çirkin' şeylere takıntı derecesinde ilgi duymamdan kaynaklanıyor.
Üniversiteler, asla unutmayacağınız bazı şeyleri öğrendiğiniz yerlerdir. Hemen her sanat bölümü öğrencisi o yıllardan mutlaka bazı net cümleler hatırlar. Siz, Slovakya'daki Özel Güzel Sanatlar Akademisi'nde ve Çek Cumhuriyeti'ndeki Dijital Fotoğraf Enstitüsü'nde eğitim görmüş olan genç bir fotoğrafçı olarak, okul hayatınızdan böyle ifadeler anımsıyor musunuz?
Doğrusunu söylemek gerekirse ben sözlerle pek fazla ilgilenmiyorum. Benim için önemli olan, yapılan işin kendini anlatmasıdır. Her şeyin görsel tarafı benim için önceliklidir ve bu bakış açısıyla şöyle diyebilirim ki, bugüne kadar öğrenmiş olduğum tüm görsel tarzlar arasında kendime en yakın bulduğum Minimalizm'dir. Çünkü 'Az, daha fazladır' ('Less is more') felsefesinin, bütün varlığıyla beni yansıttığını düşünüyorum.
Slovakya'da dünyaya geldiniz, çocukluğunuzun büyük bölümünü Belçika'da geçirdiniz, Çek Cumhuriyeti'nde öğrenim gördünüz ve bugün, bu ülkede yaşamınızı ve çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz. Bugüne dek Avrupa ve Amerika'da çok sayıda solo ve karma sergide çalışmalarınızı sanatseverlerle paylaştınız. Yıllardır bu kadar çok seyahat etmiş bir insan olarak, görsel sanatların geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce 2050 yılında insanlar nasıl bir sanat çevresine sahip olacaklar?
Bence genel olarak daha az malzeme kullanılıyor olacak. Belki resimlerin tuvaller üzerine yapılmadığı, heykellerin sadece 3 boyutlu hologramlar olacakları bir dönem... Hiç şüphe yok ki şekil, zaman geçtikçe değişmeye devam edecek. 'Dijitalleşme' çağına girdik ve insanoğlu için çok ciddi bir mihenk taşı olan bu gelişim, gelecekte malzeme formlarının yavaş yavaş yok olacağını ortaya koyuyor. Sanatın 40 yıl sonra nasıl olacağını tahmin etmek zor, çünkü bu zaman dilimi çok uzun gibi görünmese de dünyaya ne zaman ne olacağını kestiremiyoruz. Şekli de, görünümü de bir kenara bırakalım. Sanat her zaman toplumumuzun bir yansıması olarak varlığını sürdürecektir.
Başta Landings (İnişler) serisi olmak üzere çalışmalarınızın bir çoğunda, yarattığınız atmosferin bu dünyaya ait olmadığını hissettiriyorsunuz. Sınırsız bir bütçeniz olsaydı, eserlerinizi izleyicilere hangi mekanda ve ne şekilde sunmak isterdiniz?
Bu tamamen sunumunu yapacağım seriye bağlı. New York veya Tokyo gibi bir şehirde, gece saatlerinde, bir binanın en tepesinde, fotoğrafların dev boyutlarda yansıtıldığı, terasın kenarlarından bir basamak geride, havadaymış gibi göründükleri, kendilerinden aydınlık oldukları için ışıklandırmaya gerek duymadıkları, bu sayede de varlıklarıyla kendi atmosferlerini güçlendirdikleri bir ortam yaratmak isterdim. Tabii sokaktan bakıldığında da manzara bir harika olurdu :)
Çağdaş fotoğrafçılık alanında eser veren sanatçılar, genellikle video alanında da yeni şeyler denemeye yöneliyorlar. Siz kısa bir film yapmayı ya da video projesi yaratmayı düşünüyor musunuz?
Ben de fotoğrafçılık dışında çeşitli alanlara ilgi duyuyorum. Çiziyorum, boyuyorum, müzik yapıyorum, son olarak da kendimi heykeller ve enstelasyon projeleri için fikir üretirken buldum. Ancak itiraf etmeliyim ki video sanatı bana hiçbir zaman cazip gelmedi. Belki de beni etkileyecek doğru çalışmaları görme şansım olmamıştır bilmiyorum ama, karmaşık enstelasyonların oluşturduğu az sayıda örnek dışında gördüklerim hep sıkıcı şeylerdi. Diğer taraftan sinematografi her zaman tutkularımdan biri oldu. Geçmişte bir kısa film bile çektim. Kesinlikle bir gün o dünyaya geri dönmeyi düşünüyorum. Ancak tabii yetenek ve deneyimin gerekliliğini de yoksaymıyorum.
Dünyada Branislav Kropilak adında bir ülkenin varolduğunu düşünün. Neye benzerdi? Nasıl bir bayrağı olurdu?
Kumlarla kaplı çok sayıda plajın içinde bulunduğu, karlı dağların ve büyük ormanların olduğu, kocaman, güneşli bir ada ülkesi olurdu. Ulusal spor dalları, snowboard gibi, kayak gibi, sörf gibi serbest tarzlı, yaratıcı sporlar olurdu. Dünyanın her yerinden insana ev sahipliği yapar, tüm kültürlerin en iyi değerlerini bünyesine alırdı. En büyük yatırım astronomiye ve araştırmaya yapılırdı. Bayrağının ise bir tarafı beyaz, diğer tarafı siyah olurdu.
Ne tür filmleri ve hangi film yönetmenlerini görsel bakış açınıza daha yakın buluyorsunuz?
Saatlerce hangi yönetmenleri sevdiğimden ve hangi filmlerden niçin hoşlandığımdan bahsedebilirim. Dolayısıyla size, beğenimi aşağı yukarı ifade edebilmem için kendime yakın bulduğum on yönetmenin adını söyleyeyim; Christopher Nolan, Jim Jarmush, Joel & Ethan Coen, Martin Scorcese, Milos Forman, Richard Linklater, Spike Jonze, Terry Gilliam, Vincent Gallo ve Woody Allen.
Bak Dergisi'nin eski konuklarından başarılı fotoğrafçı Nicholas Routzen şöyle diyor; 'Dünyada cereyan eden tüm felaketleri ve sorunları bir yana bırakırsak, hayatın en karanlık yerlerinde bile mutlu olunacak bir şeylerin bulunabildiğini görüyoruz'. Siz bu iyimser düşüncelere katılıyor musunuz, yoksa aksini düşünenlerden misiniz? Dünyamızın geleceğini hangi bakış açısıyla değerlendiriyorsunuz?
Bu görüşe katılıyorum. Her zaman olumsuzun içinde olumlu, olumlunun içinde de olumsuz vardır. Ben iyimser biri sayılırım ve parlak bir geleceğe inanıyorum. Ancak aynı zamanda bunun bir bedeli olacağını da kabul ediyorum tabii.
Bak Dergisi'nin 14. sayısının konusu olan '2', size neleri ifade ediyor? '2'yi düşündüğünüzde aklınıza ilk olarak neler geliyor?
'2' bana Çin'in Ying Yang felsefesini hatırlatıyr. Her şeyin iki tarafının, bir olumlu, bir de olumsuz yanının olduğunu ve bir tarafın diğeri olmadan işe yaramayacağını...