Burçin Esin
Photographer / Bak 14
behance.net/burcinesin
English
Türkçe
Analog
Masters say; 'What the hell is digital' and I agree with them. No doubt, the technology is developing all the time and photography field is also changing that way. What happens especially in 5-6 years is quite admirable. However, I never feel more excited while working with digital cameras, than I feel while working with analog ones. It's impossible to obtain that depth, that kind of grain, that texture of film. Taste of saying 'I have to print the negatives, I wonder how they will look like!' is a different thing.
On the other hand, of course we have to keep pace with the technology. Even the greatest companies in the field are giving up producing negatives. From now on, only the old-school fans will keep using it.
Working with analog cameras gives me the real feeling of taking photographs, especially in the following process of printing the pieces in the dark room. But surely, it may not be possible for everyone because when compared to digital photography, it requires much more effort and it costs much more money. Anyway, it's nice to keep this tradition alive, or at least, to try to do that. Unfortunately, I don't have my own dark room. One of my dreams is to have one, soon.
El Cielo (Sky)
Sky makes me feel very different things. It tells different things to me in every hour of the day. Sometimes clouds tell me, sometimes the moon, sometimes the sun, and sometimes beams of light coming through the clouds... How can't one get lost in it, think with it and force his/her imagination while looking at it... Trying to unite the dimension there with the dimension in my mind pushes me to make new creations.
From time to time, I experiment on going beyond the sky and floating in space, trying to understand what's going on there, trying to visualize in my mind...
I heard news from somewhere that I don't remember now, it was saying that our solar system is only the 0,01% of the universe. Whether it's true or not, the unbelievable size of the universe shows us that we really know nothing about it. People try to combine the imagery they already have in their minds and the things they observe to have an idea about the things that they don't see or understand. And it really forces your creative abilities. A big source of inspiration. At least for me...
Izmir
Peace, Karsiyaka, kumru, boyoz, shore, people showing respect to each other, boat.
Dream
Every person has dreams and not all the dreams come true, surely... Maybe the important thing is not just to dream, it is to dream about things that is possible to come true. I'm passionate about photography, cinema and music, so my dreams are about them as well. We can say that my greatest dream is making my own movie, with my own crew and without asking anyone. At least, I would love to work in a unit one day. Of course I'm going to follow that. And I hope I can make it!
Dredg
I think Dredg is like 'water'. People cannot live without water. You don't give up drinking it and you drink it not only because you need it but also you love it. Ones who listened to Dredg will understand what I'm saying. Dredg takes me up to the sky, takes me to somewhere else. If you are tired of wandering at the same places, drink a glass of 'water' and enjoy the 'sky' (El Cielo).
Drums
Music is one of the most important pieces of my life. And the moment that I mostly feel myself close to it is the one that I play drums. Whatever makes me feel bored or sad, I forget it at all while playing... When I finish, I feel totally refreshed.
One day, we had to go to the studio to practice for a live performance and I was laying on my bad with a terrible fever. There was no way to postpone so I went and played for two hours. When I go back home, the fever and the sickness were all gone. Drums are indispensible for me and they will always be...
Perfectionism
All of us are perfectionists but the dose differs. Some live with it and some shows it occasionally... When it comes to me, I always try to find the perfect. I just think very deeply about the pieces I create and I pick the best ones as the products. None of my shots are perfect and they will never be. If I think they are, then I will no longer be able to develop my skills.
(Gramophone) Record
Music has always been around me since I was born. I learnt how to put the record on the player and how to gently put the needle on it when I was 5 or 6. My favorite album was Deep Purple's 'Machine Head'. As a little child, I had used to play it just when I came back from school. First, a hiss is heard for 10-15 seconds, then 'Smoke on The Water' begins... Wow...
Later on, my knowledge about music grows and grows, thanks to my dad. I found the chance to listen to rock classics on a gramophone. Those days have great influence on me.
My feelings about records are just like the ones about 'analog'. As I love the scratches, grains and textures on film, I love that hiss, that quality and that sound, too.
Batman
Batman is one of the greatest characters of all times. Batman comics, TV shows and movies are impressing me in different ways. All of them are gorgeous!
Besides, I love the orange-yellow tones of Gotham. Pessimism and fear have always been reflected in a perfect way.
I watched and loved all the Batman movies since 1989 and my favorite is the last one, The Dark Knight. I guess it's because of Joker and Heath Ledger's outstanding performance. Yes, the first Joker, Jack Nicholson was also perfect but... I don't know... And I also don't know why I'm so serious :)
2
2=1
2+2=5
Analog
Ustalar diyorlar ya “Dijital fotoğraf da neymiş?” diye... Bu söze katılmamak mümkün değil. Teknoloji her saniye ilerliyor. Haliyle fotoğraf makineleri ve fotoğrafik ekipmanlar da gelişiyor. Özellikle son 5-6 senedeki gelişime hayranlık uyandırıcı. Bu gelişime rağmen film ile çalışırken aldığım hazzı hiçbir dijital makine veremiyor. Çünkü o derinliği, o gren yapısını, o film dokusunu dijital makinelerle elde etmek mümkün değil. Filmle fotoğraf çektikten sonra “Hemen filmi yıkamalıyım acaba nasıl oldular?” demenin tadı bambaşka.
Teknolojiye öyle ya da böyle ayak uydurmak zorundayız. Film üretimleri gittikçe azalıyor. Artık sadece meraklıları filmle çalışmaya devam ediyor.
Analog çalışmak bana “gerçekten” fotoğraf çektiğimi hissettiriyor. Hele ki çekimden sonraki aşamalar, yani karanlık odada film yıkama ve baskı yapabilme imkanı varsa gerçekten harika. Tabii ki herkesin böyle bir imkanı olması mümkün olmuyor her zaman. Çünkü dijitale göre düşünürsek çok daha emek isteyen ve pahalı malzemeler gerektiren bir iş. Yine de bu gelenekselliği yaşatabilmek veya yaşatmaya çalışmak güzel. Ne yazık ki kendime ait bir karanlık odam yok. Zaman zaman karanlık odada çalışma imkanı bulsam da kendime ait bir karanlık odam olsun isterim. Hatta bunu en yakın zamanda gerçekleştirmeyi hayal ediyorum.
El Cielo (Gökyüzü)
Gökyüzü bende çok farklı hisler uyandırır. Günün her saati bana farklı şeyler söyler. Bazen bulutlar anlatır, bazen “Ay”, bazen “Güneş", bazen de bulutların arasından süzülen “Işık huzmeleri”. İçinde kaybolup, bir şeyler düşünmemek, hayal gücünü zorlamamak mümkün değil. Oradaki boyutu, zihnimdeki farklı boyutla birleştirmeye çalışmak kafamda yeni şeylerin oluşmasını, yeni ürünler çıkarabilmemi sağlıyor.
Arada sırada gökyüzünü aşıp sonsuz boşlukta gezmeye ve orada neler olup bittiğini anlamaya, kafamda görselleştirmeye çalışmak farklı hisler uyandırıyor içimde.
Geçenlerde nerede okuduğumu veya gördüğümü hatırlamıyorum ama şöyle bir haber duydum: “Güneş sistemi evrenin sadece %0,01'ini kaplıyor.” Ne kadar doğru bilinmez ama evrenin büyük olduğu kesin. Bu da sonuç olarak evren hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimizi gösteriyor. İnsanlar bilmediği ve görmediği şeyleri daha önce görüp tanıdığı olgu ve objelerle kafalarındaki düşünceleri birleştirip bir imge yaratmaya çalışır. Bu da insanın yaratıcı gücünü fazlasıyla zorlar. Büyük bir ilham kaynağı, en azından benim için.
İzmir
Huzur, Karşıyaka, kumru, boyoz, sahil, insanlar arası saygı, vapur.
Hayal
Herkesin bir hayali vardır mutlaka. Hepsi gerçekleşmez elbette. Ve önemli olan hayal etmek değildir belki de, gerçekleşebilecek hayaller kurmaktır. Fotoğraf, sinema ve müzik en büyük tutkularım. Hayallerim de onlarla ilgili tabii. Aslında sinema en büyük hayalim diyebiliriz. Kendi ekibimle kendi filmlerimi kimseye bağlı kalmadan çekmek gibi bir hayalim var. Bunun belki bir kısmı gerçekleşir, belki tamamı. Belki de hiç gerçekleşmez. Hiçbiri olmasa da en azından set havası koklamayı çok istiyorum. Bu hayalimin peşinden koşacağım. Umarım bir yerinden yakalayıp asıl hayalimi gerçekleştirebilecek kadar gelişirim.
Dredg
Ben Dredg’i “su”ya benzetiyorum. İnsanlar su içmeden yaşayamazlar. Suyu içmekten bıkmazsın ve de aslında suyu sadece mecburiyetten değil sevdiğin için de içersin. Dredg dinlemiş olanlar şu an ne demek istediklerimi anlayacaklardır. Dredg beni gökyüzüne çıkarıyor, başka yerlere götürüyor. Eğer siz de aynı yerlerde dolanmaktan sıkıldıysanız bir bardak “su” için ve gökyüzünün (El Cielo) tadını çıkarın.
Davul
Müzik, hayatımın en önemli parçalarından biri. Kendimi müziğe en yakın hissettiğim an ise davul çaldığım anlar. Ne sıkıntım, ne üzüntüm, ne derdim olursa olsun davul çalarken her şeyi unutuyorum. Davulun başından kalktıktan sonra ise kendimi yenilenmiş ve hafiflemiş hissediyorum. Hatta bir sefer, bir konsere hazırlanmak için stüdyoya girmemiz gerekiyordu ve ben 40 derece ateşle evde yatıyordum. Provayı iptal etmemize imkan yoktu çünkü konser ertesi gündü. O prova o gün yapılmalıydı. Tabii ki provaya gittim. Çalmaya başladık ve iki saatlik prova bittikten sonra ne ateşim kaldı ne de hastalığım. Davul benim vazgeçilmezim ve hep öyle kalacak.
Mükemmeliyetçilik
Her insan mükemmeliyetçidir. Ancak herkesteki dozu farklıdır. Kimisi mükemmeliyetciliğini tüm yaşamına yayar, kimisi ise sadece belli konularda bu yönünü gösterir. Sanırım ben çoğu şeyde mükemmeli arıyorum. Özellikle kendi ürettiklerimin üzerinde çok düşünüyorum ve her zaman en iyi olanı seçip ürün olarak ortaya çıkarıyorum. Benim için hiçbir ürünüm “mükemmel” olmadı. Olamayacak da. Eğer kendi ürettiğim bir şeye mükemmel dersem, kendimi geliştirmemin imkansız hale geleceğini biliyorum.
Plak
Plakla tanışmam zor olmadı. Doğduğumdan beri evde hep müzik vardı. Çoğu zaman da çalınan format plaktı. 5-6 yaşlarında artık plağı nasıl pikaba takıp, iğnenin plağın üzerine nasıl yavaşça konulması gerektiğini öğrenmiştim. O zaman dinlemeyi en çok sevdiğim albüm ise Deep Purple’ ın Machine Head'i idi. Ufacık halimle okuldan sonra eve gelince üstümü bile değiştirmeden DUAL marka pikabın kapağını açar ve içine Machine Head plağını hızlıca ve dikkatli bir şekilde takardım. İlk 10-15 saniye muhteşem bir çıtırtı gelir, sonra Smoke On The Water girer..
Sonraları babamın bana dinlettikleri sayesinde müzik kültürüm çok gelişti ve şekillenmeye başladı. Klasik rock’ın önde gelen gruplarını plak formatında dinleme şansım oldu. O günler hayatımın şekillenmesinde çok büyük rol oynadı.
Plak konusundaki hislerim, "analog fotoğraf" konusundaki hislerime çok benziyor. Fotoğraf filminde nasıl çizikleri, grenleri, film dokusunu, derinliği seviyorsam plakta da o çıtırtılara, ses kalitesine, derinliğine, o tınıya bayılıyorum.
Batman
Batman, bu zamana kadarki en mükemmel karakterlerden biri. Batman’in çizgi romanları, çizgi filmi ve filmleri ayrı ayrı etkiler bırakıyor bende. Hepsi muhteşem ve hepsinin yeri ayrı. Bunun dışında Batman denince aklıma hep o Gotham şehrinin turuncu, sarı renkleri gelir. O şehrin karamsarlığı, çürümüşlüğü, insanların korkusu hep iyi yansıtılmıştır.
1989'dan beri bütün Batman filmlerini izledim ve hepsini çok sevdim. Ancak aralarında beni en çok etkileyen 'Kara Şovalye' (The Dark Knight) oldu. Bunun en büyük nedeni Joker karakteri ve tabii Heath Ledger'ın eşsiz oyunculuğu... İlk Joker, yani Jack Nicholson da tabi ki muhteşemdi ama... Bilemiyorum. Ayrıca sanırım fazla ciddi bir yanıt oldu. “Why so serious?” :)
2
2=1
2+2=5