Bernd Preiml
Photographer / Bak 10
www.berndpreiml.net
English
Türkçe
You are based in the beautiful city, Vienna, in which world famous classic music composers such as Wolfgang Amadeus Mozart, Ludwig Van Beethoven, Franz Schubert, Johan Strauss and Johannes Brahms was born. As a visual artist coming from this amazing background, are you interested in classic music? How does Vienna affect your artistic creations?
Vienna, to me, is some sort of huge outdoor museum with a lot of things of the past in it. Mostly all this things (including these composers and artists) are used for touristic purposes. Of course I feel that this place has some influence on me as I like the theatrical aspects of it and I like classical music too. I did recently some visuals for an opera here which was quite interesting. But all in all Vienna is just the capital of Austria and (as I am born and raised in some mountain area in the west of the country) I have more connection to the countryside (very folkloristic and theatrical in different ways as well.)
In your photographs, figures have interesting expressions on their faces. Sometimes they look like they are suffering but at the same time, some of them can make us laugh ironically. Are you inspired by any film directors or impressionists from the art history? Are you interested in European Cinema?
I love European Cinema! Not only the "A" league of directors like Fellini, Bergmann, Bunuel etc., but as well the "B" and "C" films. I truly love Italian Cinema of the 70's and 70's. I could not say that I am especially influenced by it but I like unusual stories.
What genres influenced you most?
Especially horror and any kind of strange films as I do watch them from my early childhood. Basically I always was very impressed by the fact that these films had something forbidden about them. As a kid, I used to go to this videostore in a small village (where we lived close by) and looked at all these great video cassette covers. They had the most spectacular cover images and titles and on the back some images from the movie. With some text written on it (like "Don't watch this alone" or "The most frightening experience of your lifetime") and the synopsis you already had the film going on in your head (mostly way better than it actually was)... I was always attracted by this and still today, I am madly collecting movies and movie posters.
For one of your previous solo exhibitions, a wooden set was designed and built in the gallery. It was really a very original and impressive idea.
I think this show was quite perfect for me. Of course the whole set could have been bigger but it was ok. In general, I like the idea of putting organic materials like wood and earth and dirt into sterile rooms. It creates some kind of artificial feeling like a film studio set.
What was the theme for the photographs you exhibited there? Why did you use woods? What did you try to tell the audience? Do you think there should be a specific idea for a photographer's work or is it better to leave it up to the people who view the pieces?
The story of those images was the one of a little girl that gets educated by her parents. They grow her like some vegetable in their garden. She gets cut and washed and so on. There is some deep problem within the parents which are played by the same person (great actor Erin Leder who played in such great films as "Das Boot", "Angst" and "Underworld"). These characters are influenced by the genius of Karl Valentin and Wilhelm Busch.
Old wood is in general one of my favourite materials. It tells some story by itself. It's dirty and organic and one can build strange things with it. I tried to create a feeling of childhood. People came into the gallery which is in the middle of Vienna and felt immediately that there are somewhere else. The floor was covered with earth so you even had no stable walk. Everyone I think has some lost memory of countryside and all the fairy and folktales there. I thought that this room brought some of them back.
The images I use do not have a specific story. They were the images that pretend to have one. The spectator creates his own movie in his head. It's like the video cassette covers. I give some hints in a certain direction and yes, I think it's better if people can create their own versions of the history.
Your use of colors and lighting is magically beautiful. How do you give us the feeling of looking at a renaissance painting? What kind of manipulation techniques do you use mostly?
I shoot all the people and faces in my studio and then I combine footage I shot - or exlusively produced images - with them. There is always something (a face or an outfit or a location) that starts this process. I work completely digital and mainly on Photoshop. The light that I use is very simple and sort of "Barock".
What kind of dreams do you have the most? Do they inspire you sometimes?
My dreams are very often quite weird and real but they don't influence my ideas rationally. I do not have the discipline to write them down but quite sometimes I have some deja vus. So it must be somewhere in my head.
We know that you are interested in old things. If you had a chance, which time period would you like to live in?
I could not say that I would like to live in the past as I probably would not have appreciated all these things then that I like today. The more interesting is the idea of being there than to actually be there. I like to fantasize about the past better than to know exactly how it was. That would be too rational for me.
How do you evaluate the future of your little child, Pippi?
Pippi is not the real name of our kid. Her name is Milla. We just call her from time to time like that. I think that any kind of future or past has the same amount of good and bad things. I do not believe in an evil past or future. I am not so optimistic neither for the future but good and bad things are always balanced. So I am looking forward to see what will come.
Theme of Bak Magazine's 10th issue is "Why?" What comes into your mind first when you think about that word?
I think that we carry the answers for every "why" deep in ourselves. In everyone there is something of an evil dictator and a saint. The thing about "why" is that we do not want to accept certain things. That's why we "why".
Avusturya'nın Viyana şehrinde yaşıyorsunuz. Wolfgang Amadeus Mozart'tan Ludwig Van Beethoven'a, Franz Schubert'ten Johan Strauss'a ve Johannes Brahms'a kadar dünyaca ünlü birçok klasik müzik bestecisinin doğup büyüdüğü güzel Viyana... Böylesine etkileyici bir altyapıyla beslenen bir görsel sanat icracısı olarak, klasik müzikten hoşlanıyor musunuz? Viyana'nın büyüsü, sanatsal yaratım sürecinizi etkiliyor mu?
Viyana bana, içinde geçmişe dair çok fazla şey olan dev bir açıkhava müzesini andırıyor. Bu besteciler ve bazı diğer sanatçılar daha çok turistik amaçlarla kullanılıyor. Tabii ki tiyatrosu başta olmak üzere birçok yönüyle üzerimde ciddi etkileri var, klasik müziği de çok severim. Hatta oldukça ilginç bir opera için görsel malzemeler de tasarladım. Ancak Viyana yine de sadece Avusturya'nın başkenti (ben, ülkenin batı bölgesinde, dağlık bir yerde doğdum) ve ben ülke tarafıyla daha çok bağlantılıyım (çok folklortadında ve farklı şekilde tiyatral).
Fotoğraflarınızda modellerinizin yüzlerinde oldukça ilginç ifadeler görüyoruz. Bazen, bir yandan acı çekiyorlarmış gibi görünürken bir yandan da bizi sebepsiz bir biçimde gülümsetiyorlar. Tarzınızı oluştururken herhangi bir film yönetmeninden veya empresyonist sanatçılardan ilham aldınız mı? Avrupa Sineması'nı takip eder misiniz?
Avrupa Sineması'na bayılırım! Sadece Fellini, Bergmann, Bunuel gibi isimlerin oluşturduğu zümreye değil, B ve C filmlerine de... 70 ve 80'lerin İtalyan sinemasına tam anlamıyla aşığım. Özel olarak onlardan etkilendim ve ilham aldım diyemem ama sıradan olmayan öykülerden hoşlanırım.
Bugüne kadar en çok hangi filmlerden etkilendiniz?
Çocukluğumdan beri daha çok korku filmlerini ve tuhaf filmleri izlerim. Genel olarak, bazı nedenlerle yasaklanıyor olmaları beni çok etkilerdi. Çocukken evimizin yakınındaki video kaset satan mağazaya gider ve o mükemmel kaset kapaklarına bakardım. En harika kapak resimleri, isimler, görüntü örnekleri o tür filmlere aitti. Üzerlerinde de bazı yazılar olurdu. "Bu filmi yalnız izlemeyin" veya "Hayatınızda yaşayacağınız en korkunç tecrübe" gibi... Konuyu okuyunca filmi gözümde canlandırırdım. (Çoğunlukla olduğundan daha güzel şekilde...) Bundan çok etkilenirdim. Bugün hala çılgınca film ve afiş koleksiyonu yapmaya devam ediyorum.
Geçmiş kişisel sergilerinizden birinde tahta malzemelerden set tasarlanıp galeriye yerleştirilmişti. Son derece özgün ve etkileyici bir sunum fikri.
O gösteri benim için gerçekten harikaydı. Tabii bütün set daha büyük olabilirdi ama yine de çok iyiydi. Tahta, kir gibi organik malzemeleri steril odalara yerleştirme fikri hoşuma gitmişti. Film seti gibi gerçekdışı, yapay bir dünyanın duygularını yaratıyorsunuz.
O mekanda sergilenen fotoğraflarınızın konusu neydi? Niçin tahta malzemeyi seçtiniz? İzleyiciye ne anlatmak istediniz? Sizce fotoğrafçının çalışmalarında belli bir fikir olmalı mı, yoksa çekilen fotoğrafların hikayeleri büyük ölçüde izleyicilere mi bırakılmalı?
O fotoğrafların hikayesi, anne babası tarafından eğitilmiş bir küçük kıza aitti. Ebeveyn, çocuğu bahçede bir sebze gibi yetiştiriyor. Buduyor, suluyor, bunun gibi şeyler... Anne babayla derin bir problemi vardı. Anne ve babayı aynı kişi, büyük aktör Erin Leder canlandırdı. Leder, "Das Boot", "Angst" ve "Underworld" gibi birbirinden önemli filmlerde rol almış bir oyuncu. Ayrıca bu karakterlerde Karl Valentin ve Wilhelm Busch'un dehasından etkilenildi.
Eski tahta, benim en sevdiğim malzemelerden biridir. Tek başına hikaye anlatabilir. Kirli ve organiktir, onunla ilginç şeyler inşa edilebilir. Ben çocukluk duygusunu yaratmaya çalıştım. İnsanlar Viyana'nın ortasında yer alan o galeriye geldiler ve bir anda kendilerini bambaşka bir yerdeymiş gibi hissettiler. Yerler topraktandı, düzgün adımlar atarak yürüyemiyordunuz bile. Sanıyorum herkesin kırsal yerlerle ilgili kayıp hatıraları, masalları vardır. O oda, bunların bazılarını geri getirdi sanki.
Kullandığım karelerin belli bir öyküsü yok. Yalnız varmış gibi davranan kareler bunlar. Bir izleyici kendi filmini kafasının içinde yaratır. Video kaset kapaklarıyla olduğu gibi. Belli bir rotada bazı ipuçları veriyorum. Ve evet, insanların, öykünün kendilerine özgü versiyonlarını yaratmalarını tercih ediyorum.
Işık ve renk kullanımınızda sihirli bir güzellik var. Bir rönesans tablosuna baktığımızı hissediyoruz sanki. Bu duyguyu nasıl veriyorsunuz? Daha çok ne tarz düzenleme teknikleri kullanıyorsunuz?
Tüm figürleri ve yüzleri kendi stüdyomda çekiyorum. Daha sonra diğer çektiğim görüntülerle birleştiriyorum. Daima bu süreci başlatan bir yüz, bir mekan veya ekip oluyor. Tamamen dijital çalışıyorum ve düzenlemeleri Photoshop'ta yapıyorum. Kullandığım ışık gayet yalın ve barok tarzı.
Ne tür rüyalar görürsünüz? Onlar da size ilham veriyor mu?
Rüyalarım çoğunlukla tuhaf ama gerçekçidir. Fikirlerimi etkilemezler. Disiplinli bir şekilde rüyalarımı yazmak gibi bir alışkanlığım yok ancak bazen deja vu yaşarım. Demek ki kafamın içinde bir yerde varlar.
Eski şeylere ilgi duyduğunuzu biliyoruz. Seçme şansınız olsaydı hangi zaman diliminde yaşamak isterdiniz?
Geçmişte yaşamak isteyeceğimi söyleyemem. Çünkü bütün bu zevk aldığım şeylerden o zaman zevk alamazdım. Daha ilginç olan ise orada gerçekten olmadan varolabilmek. Geçmişi her şeyiyle bilmek yerine onu düşlemeyi daha çok seviyorum. Bu benim için çok rasyonel olurdu.
Küçük kızınız Pippi'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Pippi onun gerçek adı değil. Adı Milla. Pippi sadece zaman zaman kullandığımız bir takma isim. Bana göre her türlü gelecek ve geçmiş, aynı oranda iyi ve kötü şeye sahip. Korkunç bir geçmişe veya geleceğe inanmıyorum. Gelecekle ilgili çok da iyimser sayılmam ancak iyi ve kötü şeyler daima dengelidir. Neler olacağını görmeye can atıyorum. Bakacağız.
Bak Dergisi'nin 10. sayısında konumuz "Neden". Bu sözcüğü duyduğunuzda aklınıza ilk olarak ne geliyor?
Bence her "Neden"in cevabını içimizde, derinlerde taşıyoruz. Herkesin içinde kötü bir diktatörden ve bir azizden zerreler vardır. "Neden" sorusu, kabul etmek istemediğimiz kesin şeylerdir. "Neden"imizin nedeni budur.